Saturday, March 04, 2006


Cihanşah Garagoyunlu Hakiki(1397-Tebriz, 1467)

Hakikî mahlâsıyla şiirler yazan Cihanşah, Karakoyunlu Türkmen devletini kuran Kara' Yusuf'un üçüncü oğludur. Malûm olduğu üzere XIII. yüzyıldan itibaren Diyarbakır'da, Azerbaycan'da, Irak'ın bir çok yerinde Orta Asya'dan gelen Oğuzlar Akkoyunlu ve Karakoyunlu adında aşiretlere bölünmüş olarak yaşıyorlardı. Bunlar daha sonra ayrı ayrı hanedanlıklar meydana getirmişlerdi. Merkezi Tebriz şehri olan ve 1463 yılına kadar devam eden Karakoyunlular devletinin sınırları içine İran'ın bir bölümü, Azerbaycan'ın önemli bir kısmı, Ermenistan, Kürdistan, Irak gibi yerler de girmiştir.

1437 yılından itibaren Karakoyunlu devletine hükümdarlık eden Cihanşah'ın devleti idare ediş şekli pek sağlam olmamıştır. Derebeylerin hakimiyet uğrundaki mücadelelerinin kızışması, halktan haddinden fazla vergi alınması hem göçebe Türkmenler arasında, hem de şehirlerdeki esnaf vezanaatkarlar arasında memnuniyetsizlik ve huzursuzlukların artmasına sebep olmuştur. Karakoyunlulara her zaman düşman olan Akkoyunlular da Mirza Cihanşah'ın karşısında sürekli mücadeleye başlamışlardır. Onlara serdarlık eden Uzun Hasan, 1467 yılında meydana gelen savaşta Cihanşah'ın ordusunu dağıtmış, kendisini de esir etmiştir. 70 yaşındaki Cihanşah 1467 yılının 12 Kasım'ında İskender adındaki bir Akkoyunlu süvarisi tarafından vahşice öldürülmüştür. Cihanşah, Tebriz'de kendi inşa ettirdiği Muzafferiyye İmareti'nde (Gök Mescit'te)defn edilmiştir. Ondan sonra merkezi Tebriz olan Akkoyunlular devleti güç kazanmıştır.

Cihanşah Hakikî görkemli bir devlet adamı olmanın yanı sıra doğu edebiyatında iz bırakmış kuvvetli bir şairdir. O, ilmi, kültürü, medeniyeti seven ve alimlere, şairlere hürmet gösteren bir kişidir ve etrafına yetenekli şairleri toplamıştır. Fars-Tacik edebiyatının önemli şahsiyetlerinden biri olan Abdurrahman Camî ile dostluğa dayalı bir ilişkisi olmuştur. Abdurrahman Camî onun şiir divanını okuyup "lâl ve cevahir hazinesi" olarak değerlendirmiştir.

GAZALLAR / GAZELLER

Ey, ruxun gülzar-ı cənnət, saçların reyhanıdır,
Vey dodagıng ab-ı hayvan, can onun hayranıdır.


Ey (sevgili), yanağın cennetin gül bahçesi, saçların reyhanıdır,
Ve ey (sevgili), dudağın hayat suyu, can onunhayranıdır.

Surətın lövhündə Haq çəkmiş kəmal-i qudrəti,
Ihsan-ı surət kemal-ı qudrət-i rəhmanıdır.


Yüzünün levhasına Hak çekmiş kudret kalemini,
Yüzünün ihsanı Rahmanî kudretin kemalidir.

Mü'münün qəlbindədir əhl-i yəqının rovzəsı,
Arıf-ı əsrar-ı Haq şol rovzənın rızvanıdır.


Hak sırrını bilen o cennet bahçesinin bekçisidir.
Müminin kalbindedir bilgi sahiplerinin cennet bağı,

Ey ki, husnundur kəmal-ı qudrət-i rəhmanımız.
Qudrət-ı rəhmana hayran olmayan şeytanıdır.


Ey (sevgili), güzelliğin Rahmani kudretin kemalidir,
Rahman olan Allah'ın kudretine hayran olmayanşeytanîdir.

Dilbərin yolunda gər əhlisən olgul can fida
Tərk-i can etmək bu yolda ömr-i cavıdanıdır.


Dilberin yolunda eğer ehil isen et canını feda,
Can terk etmek bu yolda ebedî hayat demektir.

Ey Həqiqi, Haq sana oldu "ze-fəzle'ş-müstean",
Şükür əyyam-ı vısal-ı rəhmet-u rəbbanıdır.


Ey Hakikî, Hak sana oldu yardım umduğun fazilet sahibi,
Şükür Rabbanî rahmete kavuşma günleridir.

** ****
Çün sünbülundən anın piç-u taba düşdu, könül,
Tutuşdu atəş-ı ışkındə taba düşdu könül.


Nasıl ki onun sümbül saçından sıkıntıya düştü gönül,
Tutuştu aşk ateşinden hararete düştü gönül.

Görəndə ayat-ı ruxsarın ol pərizadın,
Huruf-ı vəch ilən ümmü'l-kitaba düşdu könül.


O perinin yanağındaki ayetleri görünce,
Yüzündeki harflerle "ümmülkitaba" düştü gönül.

Nə vasi imiş ki, onun həsrat-ı fıragında,
Gəhi təəşşuqə, gəh ıztıraba düşdu könül.


Nasıl kavuşmaymış ki onun ayrılığının hasretinde,
Gâh aşka, gâh ıstıraba düştü gönül.

Gözümdən abımı bağrım qani rəvan edəli, *
Və dəsti damən-i dübər-i hezaba düşdi könül.


Gözümden bağrımın kanını yaş olarak akıtalı,
Kınalı dilberin eline eteğine düştü gönül.

Çü əsdi dan yeli ənbər-əfşan saçından anın,
Nəsimi müşk ilə bəs müşknaba düşdi könül.


Ne zaman ki tan yeli onun amber saçan saçından esti,
Misk rüzgârı ile tümüyle halis miske düştü gönül.

Itab u naz ilə yaxdı Həqıqı'nı yan,
Ol əhl-i naz ilə naz-i itaba düşdi könül.


Sevgilisi, kınama ve naz ile yaktı Hakikî'yi,
O naz ehliyle kınama nazına düştü gönül.

Pür oldı məşrəb-i tovhidi ışk-ı ləm'yəzəli.
Çü vahıd-ı əbədilə xataya düşdi könül.


Tevhit kadehi Allah'ın ebedî aşkı ile doldu,
Çünkü ebedî vahitle hataya düştü gönül.

Mən dil-şikəstədən bu gün ol yaradır salam,
Te ruz-ı haşr ol but-ı ayyaradır salam.


Bugün gönlü kırık benden o yâredir, selam.
Haşir gününe kadar o hilekâr sevgiliyedir, selam.

Iskə vəfa, vücuda təhəmmül, fıraga sabır,
Ol əhl-i ıskə, yar-ı vəfadaradır salam


Aşka vefa, vücuda tahammül, ayrılığa sabır,
O aşk ehline, vefakâr sevgiliyedir selam.

Daru'l-hulud imiş mana ol həzrət-i cənap,
Daru'l- huluda həzrət-i dildaradır salam.


Ebediyet mekânı cennetmiş bana o hazretin huzuru,
Ebediyet mekânı cennete, gönül alan hazretedirselam.

Oldı bahar açıldı gülüstan-ı murguzar,
Gülzar içində ol ruh-u gülnaradır salam.


Bahar geldi, açıldı kuşların ve güllerin bahçesi,
Gül bahçesi içinde o gül yanaklı sevgiliyedir selam.

Mən rind u laubali və ol məst-i badəkeş
Meyxanələrdə xəmrlə xummaradır salam.


Ben rint ve lâubalî, o bade içmiş sarhoş,
Meyhanelerde şaraba ve sarhoşadır selam.

Yarından ayrı yandı Həqiqi fıraq ilə,
Kuy-ı vısala ol but-ı ayyaradır salam.


Hakikî yârinden ayrı yandı ayrılık acısıyla,
Vuslat mekânına, ohilekâr sevgiliyedir selam.

**********

Zülpündən ayru dam-ı bəlaya bəla diymən,
Ol dama mən mənim kimi bir mübtəla diymən,


Zülfünden başka bela tuzağına bela demem,
Ben o tuzağa benim gibi bir müptela var demem.

Zahıd be-gayr-ı zuhd çü bilmez tarıg-ı ışk,
Yokdur sapası, men ona ehl-i sapa diymen.


Zahit de, zahit olmayan da bilmez aşk yolunu,
Yoktur sefası, ben ona sefa ehli demem.

Ey hosrovi, zamanada husn ile hublanfi
Şah-ı Cahanı hazratına bir geda diymen.


Ey padişah, bu devirde güzellik ile güzellerin,
Cihan şahı hazretlerine bir dilenci demem.

Sabır etmeyen vepada nigerin cepasma,
Ol bivepaya, bil ki, men ehl-i vepa diymen.


Sabretmeyen vefa ile sevgilinin cefasına,
O vefasıza, bil ki ben vefa ehli demem.

Ey dördimin dovası, lebin ayn-ı kövseri,
Vaslmdan ayru cennete daru'ş-şipa diymen.


Ey derdimin devası, dudağın kevser pınarı,
Vuslatından başka cennete şifa yurdu demem.

Mehfuz-i lem'yezel hatt u halindir aşığa,
Arif bilür ki, men bu sözümde hata diymen.


Âşık için "Mahfuz-ı lemyezel" yüzündeki tüyler ilebenlerdir,
Arif olan bilir ki ben bu sözümde hata demem.

Çekdi Hakiki seri zülpün kemendine,
Dam-i belaya saldı, bu dama bela diymen.


Hakikî başını uzattı zülfünün kemendine,
Bela tuzağına saldı, bu tuzağa bela demem.

*******

Ol husn ile hatt u hala tehsin,
Ol mushef-i layezala tehsin.


O güzelliğe, tüylere ve bene aferin,
O sonsuzluk mushafına aferin.

Ol ab-ı hayat-ı can-f ezaya,
Ol çeşme-yi zülcelala tehsin.


O can bağışlayan hayat suyuna,
O celal sahibi Tanrı pınarına aferin.

Arif, değil ol ki, kıldı dayım,
Bu dünye u mülk u mala tehsin.


Arif değildir o ki, daima desin,
Bu dünya malına mülküne aferin.

Al eyledi, pitne kıldı aynın,
Ol pitneli ayn-ı dele tehsin.


Aldattı, fitne kıldı gözüyle,
O fitneli nadide göze aferin.

Ol kamatı sidretu'l-cinana,
Ol nun ile mim ve dala tehsin.


O, boyu cennetteki sidre ağacına benzeyene,
O "nun" ile "mim" ve "dal"a aferin.

Şol gürse-yi afıtap içinde
Kim kılmaya ol helala tehsin.


Şu güneşin görünen yüzü içinde,
Kim kılmaz ki o hilala aferin.

Her kim ki, Hakiki oldı, kıldı
Ol zülp ile hatt u hala tehsin.


Her kim Hakikî gibi olduysa, kıldı
O zülüflere, tüylere ve benlere aferin.
***

Ey, kemal-ı hüsn içinde layezalıfi gudratı,
Suratın şanında menzildir kemalin gudratı.


Ey güzellik mükemmelliği içinde Tann'nın kudreti,
Yüzünün şanında menzildir kemalinin kudreti.

Mah-ı-nov mehrap, gaşındır husnufi kıblası,
Rövşen-i çeşm-i Cahan'dır ol helalin gudratı.


Yeni ay gibi yüzün mihraptır, kaşın güzelliğin kıblesidir,
Cihanşah'm gözünün ışığıdır o hilalin kudreti.

Ey saçın anbar, hattın reyhan u halın nuktası
Vey kclamılla içinde hatt u halın gudratı.


Ey saçın amber, tüylerin reyhan ve beninin noktası,
Allah kelamı içinde tüylerin ve benin kudreti.


Leblerin dövründe zahir oldı zikr-i selsebıl,
Çeşme-yi laglındadır ab-ı zulalın gudratı.


Dudaklannın hareketinde göründü Selsebil zikri,
Lâl dudaklannın pmanndadır hayat suyunun kudreti.

Vasıl olmuşdır ezelden te ebcd ber-can u dil,
Geh cemal-ı lutf u ihsan, geh celalin gudratı.


Kavuşmuştur ezelden tâ ebede kadar can ve gönül,
Gâh lütuf ve ihsanının cemaline, gâh celalin kudretine.


Ey murg-ı cavidanı aşiyaneg vahdet est,
Şol cehetden sendedir bu per u balın gudratı.


Ey vahdet yuvasının sonsuzluk kuşu,
Bu yüzden sendedir bu kanat ve tüyün kudreti.

Hulk u eltaf u letafet birle ihsan u kerem,
Sen misen, ya sendedir bu munça halın gudratı.


Yaratılış, lutuflar, letafet ile ihsan ve kerem.
Sen misin yoksa sende midir bu kadar hâlin kudreti.

Vaslını Hakdan diler can-ı Hakiki te ebcd,
Olmasın ya reb, nesibim cüz visalin gudratı.


Hakikînin canı ebediyen Hak'tan kavuşmanı diler,
Olmasın ya Rab nasibim cüz'î bir kavuşma kudreti.

RUBAGILARRUBAİLER

Vahdetin nun yüzün mahtabıdır,
Leyletu'l-esrar saçın tennabıdır.
Kövserin hamrı lebin gandabıdır,
Mest-i ışk ol badanın garkabıdır.


Vahdetin nuru yüzünün ay ışığıdır,
Esrar gecesi saçlarının telidir,
Kevserin şarabı dudağını şeker suyudur,
Aşk sarhoşu o badenin boğulmuşudur.

Ey yüzün mahıtabı könlümin,
Vey cemalin afıtabı könlümin
Ey hattın ümmü'l-kitabı könlümin,
Suratın yövmü'l-kitabı könlümin.


Ey (sevgili) yanağın gönlümün ay ışığıdır,
Ve ey (sevgili) cemalin gönlümün güneşidir,
Ey (sevgili) yüzündeki tüyleri gönlümün "fatiha"sı,
Yüzün de gönlümün mukaddes kitabıdır.

Işk odılen düşmüşem büryana men,
Men haçana bu ışk odunda yana men.
Yanmazam ışkın odundan te ebed,
Ger bu hasrat atasında yana men.


Aşk ateşiyle dönmüşüm kebaba ben,
Ben ne zamana kadar bu aşk ateşinde yanarım,
Elbette yanmam aşk ateşinden ebediyete kadar,
Eğer bu hasret ateşinde yanmazsam.

Ey hadisin nukta-yı hayru'l-kelam,
Şovk laglından cahanı dutdı cam,
Arezin dövründedir beytu'l-haram,
Gaşların mehrabına aynın imam.


Ey (sevgili) hadisin, sözün hayırlı kelamın noktasıdır,
Lâle benzeye dudaklarının arzusundan cihanıkapladı şarap,
Yanaklarının devrindedir beytü'l-haram,
Kaşlarının mihrabında imamdır gözün.

Ey visalin rovza-yı rızvanımız,
Vey dodagın çeşme-yi hayvanımız,
Çün iki elemde sensen canımız,
Küfr zülpün şerhidir imanımız.


Ey kavuşması cennet bahçemiz olan,
Ve ey dudağı hayat suyumuz olan,
Madem ki iki alemde sensin canımız,
Küfür zülfünün şerhidir imanımız.

Düşmanm depine çere ceft olur,
Gayr olan erlik yolunda lefi olur,
Yar ilen gerçek olan hemren olur.
Cahilin aklı bu fehme den olur.


Düşmanın def edilmesine çare cenk olur,
Yabancı olan erlik yolunda aksak olur,
Yâr ile cesur, mert olan aynı huyda olur,
Cahilin aklı bu anlayışa denk olur

1 Comments:

At 3:41 AM, Blogger Türkman/Turcoman said...

Var ola Soydas

 

Post a Comment

<< Home